Bu çalışma Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Seminer Notlarında Kullanılmak üzere hazırlanmıştır...
ULUSALCILIK NEDİR?
ULUSALCILIK NEDİR?
ULUS :
“Belli bir coğrafyada yaşayan, ortak dil,
kültür ve geçmişi ve gelecekte birlikte yaşama isteği olan insanlardan
müteşekkil topluluğa verilen isimdir…”
1.
Halk, millet, kavim…
2.
Oba, aşiret kavim
ULUSALCILIK : Bireyin; mensup olduğu
Millete duyduğu sevginin ifadesi olmakla birlikte, milletin varlığını ve
birliğini sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle ortak çalışma
bilincine sahip olmasıdır.
Yukarıda
tanımlamadan hareketle şunu söyleyebiliriz ki Ulusalcılık, Milliyetçilik ile eş
anlamlıdır, hatta aynı şeydir. Ulusalcılık ve Milliyetçilik, Cumhuriyetin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün devlete temel olarak koyduğu değerin eş
anlamlı iki ayrı ifadesidir aslında. Kurtuluş Savaşını kazandıran ruhun,
devrimlerin yapılışındaki ana maddenin ve Türk Milletini ve Türkiye
Cumhuriyetini bugüne kadar yaşatan ve gelecekte de yaşatacak unsurun, varlık
kaynağının adıdır. “İki terim arasında fark var mıdır?” sorusunun yanıtı hem
evet hem de hayırdır aslında. Bu konuyu iki açıdan ele almak gerekiyor.
ULUSALCILIK / MİLLİYETÇİLİK
Birincisi
terimlerin başlı başına ihtiva ettikleri anlamlardır. Bu açıdan bakıldığında
yukarıdaki Ulusalcılık tanımında da görüldüğü gibi Milliyetçilik ve Ulusalcılık
arasında herhangi bir ayrım yapmak mümkün olmamaktadır. Yani bu açıdan
Milliyetçilik ve Ulusalcılık aynı şeyi ifade etmektedir. Milliyetçilik
(Ulusalcılık), kendi milletini ve kültürünü yaşatmak ve onu yüceltmek için
yapılan çabalar ve benimsenen ilkelerdir. Her milletin kendi kendini yönetmesi ve
egemenliğin millete ait olmasıdır. Her milletin kendi dilini, yurdunu,
tarihini, sanatını ve kültürünü yaşatmasıdır. Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık)
bu vatanı ve çıkarlarını iç ve dış düşmanlara karşı koruma gücüdür; bu vatan üzerindeki (köken ve dinleri ne olursa olsun, Türk olmakla mutlu olan)
insanları sevmektir. Ulu Önderin “Ne Mutlu Türk'üm Diyene” sözü Türk
Milliyetçiliği (Ulusalcılık) fikrinin anlamını ifade etmektedir.
Anayasamızın
başlangıç bölümündeki tarif Milliyetçiliği (Ulusalcılık) çok güzel
özetlemiştir; "... Bütün
fertlerini, kaderde kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, milli
şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin
eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima
yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliği..."
İkincisi
ise terimlerin ihtiva ettikleri anlamların ötesinde fiili durum açısından
yapılacak değerlendirmedir. Her ne kadar özde ve teorik olarak Milliyetçilik ve
Ulusalcılık eş anlamda olsalar da fiili olarak Milliyetçiler ve Ulusalcılar
arasında büyük farklılıklar görülmektedir. Aslında Ulusalcılıkla Milliyetçilik
arasındaki farkın ötesinde; Ulusalcı geçinenlerle Türk Milliyetçileri
arasındaki farklılıktan bahsetmek daha doğru olacaktır. Mukaddesatçı, geçmişine
sahip çıkan ve gücünü sevgiden alan Milliyetçilerin karşısında, millete ve onun
milli ve manevi değerlerine daha mesafeli, İslam vurgusundan sakınan, bir
Selçukluya, Osmanlıya hatta İslam öncesine de sahip çıkmayan Ulusalcı
geçinenler vardır... Bu farklılaştırmanın gün geçtikçe yükselen ve halkın
gönlünde, fikrinde yerini alan Milliyetçilik fikrini ortadan kaldırmaya en
azından zayıflatmaya yönelik oyunun bir parçası olduğunu söylemek çok da
hayalcilik olmasa gerek.
Öncelikli
olarak Milliyetçilik (Ulusalcılık) fikrinin tarihi gelişimine bir göz atacak
olursak... Avrupa'daki Milliyetçilik (Ulusalcılık) anlayışı yüzyıllarca kilise
baskısı altında, milli değerlerinden yoksun yaşayan insanların, orta çağın
karanlığını Kiliseye ve dolayısıyla Hristiyan birliğine yüklemesi ve buna
karşı harekete geçmesi ile ortaya çıkmıştır. Fransız İhtilali ile ortaya çıkan
bu anlayış gücünü diğer milletlere duyulan kin ve düşmanlıktan alan ve kendi
dışındaki milletleri sömürgeleştirmeyi amaç edinen bir fikir olarak günümüze
kadar varlığını sürdürmüştür.
Türk
Milliyetçiliği (Ulusalcılık) ise Türk tarihi kadar eski ve köklü bir geçmişe ve
birikime sahip olan ve temelde sevgi ile varlığını sürdüren bir anlayıştır. Bu
sevgi içerisinde insan, vatan, millet, devlet gibi değerlere duyulan sadakat ve
bağlılığı ve bu değerleri en güzele en iyiye ulaştırma çabasını
barındırmaktadır. Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) insanları sömürgeleştirici
değil kucaklayıcı bir düşünce sistemidir.
Bizim Milliyetçiliğimizde yaşanılan ülke ile alakalı bir şovenizm
yoktur. Türk Dünyası denen bir olgu vardır. Bu yüzden Türk
Milliyetçisi(Ulusalcı) olduğunu iddia eden isimlerin içerisinde Kazak, Özbek,
Türkmen, Azeri, Başkurt, Tatar, Pomak, Uygur gibi boylardan ve Alevi, Sünni,
Caferi gibi mezhepler ve inanç sistemlerinden ayrı ayrı isimler vardır. Şunu da
belirtmek gerekir ki bazı kesimlerce farklı bir şeymiş gibi ortaya atılan
Atatürk Milliyetçiliği de bu anlayışın yani Türk Milliyetçiliğinin
(Ulusalcılık) özüdür.
Aslında
akıllarda olan ve olması gereken soru “ Türkiye’de neden Ulusalcılık ve
Milliyetçilik birbirinden farklı olgular gibi gösterilmek isteniyor?” Bu soruya
verilecek tek bir cevap, yetersiz bir cevap anlamına gelir.
ULUSALCILIK VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ
ARASINDAKİ
FARKLILAŞMANIN SEBEPLERİ:
1.Bu farklılaştırmanın ilk sebebi şudur
ki Türk Milletinin tarihteki tüm başarılarının kazanılmasını sağlayan güç
Milliyetçilik (Ulusalcılık) fikridir. Tarihe bir göz attığımızda Çin
karşısındaki Türkler ile İstanbul'u fetheden, Çanakkale’yi geçilmez kılan Türkler
arasındaki ortak nokta Türk Milliyetçiliğidir. Kürşad’ı, Ulubatlı Hasan’ı, Fatih’i,
Nene Hatun'u, Seyit Onbaşı’yı var eden, Milletlerine ve onun değerlerine
duydukları sevgidir, sadakattir. İşte bu sebepledir ki Türk Milliyetçiliği Türk’ün
yükseliş reçetesidir. Milliyetçiliğin geniş kitlelere yayılmasına engel
olamayan Türk düşmanları ve içerideki işbirlikçiler en azından etkisini azaltmak
istemektedirler. Dikkat edilirse Türk Milliyetçilerine kafatasçı, Faşist diyen
Başbakan dahi artık biz de Milliyetçiyiz demek zorunluluğu hissetmiştir. Çünkü
bu yükselişi durdurmak mümkün görülmemektedir. Ulusalcılık ilk olarak bu
değirmene su taşımaktadır. Bu yolla Milliyetçilik zayıflatılmakta,
ayrıştırılmaktadır.
2.İkinci olarak, geçmişte Türk Milliyetçilerine
dış kaynaklı fikirlerin (örneğin komünizm) etkisi altında düşmanlık etmiş ve
bugün bu yanlışlarının farkında olmakla birlikte bunu dillendiremeyen birçok
isim Milliyetçilik yerine Ulusalcılık kavramını kendilerine yakıştırmakta
böylece 12 Eylül öncesindeki düşmanları ile aynı tarafta olmadıklarını
vurgulamak istemektedirler. Çünkü Türkiye’de Milliyetçilik, Vatan sevgisi,
Millet sevgisi denildiğinde akıllardaki ve bilinçaltındaki adres bellidir.
Bu durumu özetleyen bir yazı Radikalden
Avni Özgürel’in olay hakkındaki görüşleri:
"Siz de gözlemlemişsinizdir; “ulusalcı”
görüşte olduklarını söyleyen insanlar aslında 'ulus' ve 'millet' sözcüklerinin eş anlamlı olduğunun farkındalar. Ancak kendilerini 'ulusalcı' diye tarif
edişlerinin zımnında “ama milliyetçi değilim” ifadesi de var. Bu ruh halinin
sebebi çok belirsiz değil aslında. Açıkçası “MHP'li değilim” demek istiyor
“ulusalcıyım” diyenler. Çoğu CHP'li ve sol geçmişe sahip. “Milliyetçiyiz”
deseler kendilerini geçmişlerine ihanet etmiş ve “düşman” kampa geçmiş gibi
hissedecekler! MHP sadece ideolojik açıdan değil duygusal bakımdan da karşı
cepheyi temsil ediyor onların gözünde. Geçmişte bütün olumsuzlukları üzerine
yükledikleri bir parti…
Ama mahiyeti bu olsa ve kendisini ne kadar
'ondan değiliz' diye tarif etse de bu “dalgacı ulusalcılığın” neticede MHP
değirmenine su taşıdığına şüphe yok... Radyoda Doğu Perinçek'i dinleyen bir
taksi şoförünün “Abi adam doğru söylüyor, MHP'ye oy vermek lazım…” dediğini
yazmıştım…"
Günümüzde
kendini Ulusalcı olarak niteleyen kişilere bakıldığında görülecektir ki, bu
kişilerin birçoğu bir dönemler Milliyetçiliği ve Milliyetçileri faşist, ırkçı,
kafatasçı olmakla suçlamış ve aşağılamışlardır. Eskinin solcuları komünizmin
iflası ile ulusalcılığı kendilerini tarif etmede bir araç olarak gördüler. Birkaç
örnek vermek gerekirse;
Ulusalcıların
önderlerinden Doğu Perinçek... PKK’nın en çok can yaktığı dönemlerde bebek
katili, APO iti ile birlikte PKK kamplarını denetlerken ki fotoğrafları ve
şimdinin hızlı ulusalcısı…
Bir diğer isim
Tuncay Özkan... Düne kadar Cumhuriyet gazetesinde sıradan bir köşe yazarıydı.
Bir sabah kalktı ve bir kanal kuracak kadar parası oldu… Önceleri
Vatanseverlere hakaretler ederdi. Sonra bir TV kanalında vatansever bir şekilde
içerideki dış destekli oluşumlara eleştirilerde bulunmaya, iktidara muhalefet
yapmaya başladı, vatansever oluverdi. Sonra kurduğu kanalı çok sert biçimde eleştirdiklerine,
hainlik sıfatı yüklediklerine sattı…
Bir başka
örnek Nihat Genç… Bu kişide yine eski yazılarında Milliyetçileri geri
kafalılıkla suçlardı, şimdilerde kimseye bırakmıyor Ulusalcılığı…
Evet… İşte
dünün Milliyetçilik ve tabi ki Ulusalcılık düşmanlarından, bugünün vatansever,
aydın, milliyetperver, ulusalcılarına…
3.Üçüncü bir neden olarak Türk
Milletinin dini değerlerine karşı duyulan haset de bu farklılaştırmanın
nedenleri arasında sayılabilir. Geçmişte Marksist, Leninist düşünce için
mücadele vermiş ve halen modası geçmiş bu düşünceleri kafasından atamayan, yüce
dinimiz İslamın yüzyıllar öncesinden geleceğe ışık tuttuğunu anlayamayan,
anlamak da istemeyen kişiler de Milliyetçilik ve ona mensubiyetin Millet
değerleri ile birlikteliği gerektirdiği bilinciyle yeni bir terim yaratma
uğraşına girişmişlerdir. İşte bu uğraşla Milletten kopuk, Milletle
bütünleşmeyen bir anlayış olarak günümüzdeki fiili Ulusalcılık karşımıza
çıkmıştır.
4.Diğer taraftan dünya görüşlerini
dönemin şartlarına ve modaya göre değiştiren ve bu yönüyle kendisini aydın,
entelektüel olarak nitelendiren, küresel beyinli şahıslar da Milliyetçiliği
günümüze ve çağa uygun olmayan ve modası geçmiş bir anlayış olarak görmekte,
bunun karşısında kendi Milliyetçilik anlayışını yaratarak buna Ulusalcılık
ismini vermektedir.
5.Ulusalcılığın, Milliyetçilikten
farklı, Milliyetçiliğe alternatif bir hareketmiş gibi ortaya açılışındaki diğer
bir neden olarak Türk Dünyası olgusunu ortadan kaldırma çalışmalarını göstermek
de mümkündür. Tarih boyunca süregelen Türklere birlik sevdasının varlığı
günümüzde de devam etmektedir. Bu birlik gerçekleştiği gün Türk’ün sonraki
hedefi olan “Dünyaya Nizam” getirme ülküsünün gerçekleşmesine engel olmak
imkansız hale gelecektir. İşte bu bilinçle Türk Dünyasından kopuk, Türk
Dünyasını düşünmeyen, önemsemeyen hatta dışlayan ve sadece Türkiye’ye ile
sınırlı bir Milliyetçilik anlayışı var edilmeye çalışılmaktadır. Ulusalcılık
diğer taraftan bu uğraşında aracıdır.
GÜNÜMÜZDEKİ ULUSALCILIK ANLAYIŞI VE
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ (ULUSALCILIK)
Sonuç olarak günümüzdeki
Ulusalcıların anlayışını; tarihi kökleri ve manevi temelleri olmayan, mağrur ve
diğer milletlere düşmanlık besleyen, yapay, suni, Türk Milleti değil Türkiye
Türklerini temel alan kısacası Avrupa tarzı bir Milliyetçilik anlayışı olarak
tanımlamak mümkündür. Biz bu anlayışa “Günümüzün Fiili Ulusalcılığı” diyelim.
Ortaya çıkan bu Ulusalcılık akımı Türk milliyetçiliğinin yeni bir yorumu değil,
olsa olsa milliyetçilik çizgisinden bir sapma, bir kaçış olarak nitelenebilir.
Sözlüklerde eş anlamlı olarak karşımıza çıkan, aynı anlam ve değeri taşıyan
Milliyetçilik ve Ulusalcılık bilinçli bir çalışma ile dış güçler ve onların
içerideki işbirlikçileri tarafından ayrıştırılmaya çalışmaktadır.
Günümüzde
görmekte olduğumuz fiili Ulusalcılık Türk Devletini ve Türk Milletini mağlup
etmenin savaşlarla mümkün olmadığını gören yabancıların ve onların iş
birlikçilerinin Türkleri öz değerlerinden uzaklaştırma, Milliyetçilikle
senelerce mücadele edenlerin ve şimdi pişman olarak yanlışlarının farkına
varanların vicdan rahatlatma, Milliyetçi olmayı beceremeyeceğini anlayanların
kendi Milliyetçiliklerini yaratma uğraşlarında, kullandıkları yol ve
yöntemlerin adıdır.
Yukarıda da
belirttiğimiz gibi Türk Milliyetçiliğinin(Ulusalcılık) temeli sevgidir. Türk
Milliyetçileri kendisine düşman olanlar dışında kimseye düşmanlık etmemişler,
tüm toplumlara karşı adalet, hoşgörü ve insana saygının örneklerini
göstermişlerdir. Bizde ortak kültüre sahip insanlar bir millettir ve bu milletin
her bireyinin refah ve huzurunun sağlanması gereklidir. Köken önem arz etmekle
birlikte, esas ırk değil, kültürdür.
Türk
Milliyetçiliğinin (Ulusalcılık) örneklerine bakalım… Yahya Kemal, Ahmet Hamdi
Tanpınar, Peyami Safa, Mümtaz Turhan, İsmail Gaspıralı, Mehmet Akif Ersoy,
Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Emin Yurdakul, Mustafa Kemal Atatürk, Arif Nihat
Asya, Dündar Taşer, Ebulfeyz Elçibey, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Bahtiyar
Vahapzade, Cengiz Aytmatov, Muhammet Çöhreganlı, Muhammet Salih, Rauf Denktaş,
Dr. Fazıl Küçük, İsa Gamber, Mustafa Cemil Kırımoğlu, Navruz Hasanov, İsa Yusuf
Alptekin, Abay Kunanbayev, Magcan Cumabyulı, Namık Kemal, Oran Şaik Gökyay,
Osman Batur, Zeki Velidi Togan, Kazım Mirşan, Mehmet Emin Resulzade, Sadık
Ahmet, Alparslan Türkeş… Hepsi birbirinden değerli isimler… Çoğu bilim adamı ve
edip hatta aralarında çeşitli dönemlerde ülkeyi yönetmiş kişiler de var... Fakat
hiç birisi şunu öldür, bunu kes gibi emirler vermemiş, Ülkedeki diğer etnik
unsurlara karşı topyekun savaş ilan etmemiştir. Ülkemizin kurucusu ve büyük
Türk Milliyetçisi(Ulusalcı) Mustafa Kemal Atatürk; “Biz kimsenin düşmanı
değiliz, sadece insanlık düşmanlarının, düşmanıyız.” derken aslında Türk
Milliyetçisi (Ulusalcı) olmanın gereğini ifade etmiştir.
Bir de Ulusalcı
olarak nitelenenlerin düşünce sistemlerine bakacak olursak bu şahıslar; ABD’ye
düşman, AB’ye düşman, Arap’a düşman, yabacıya düşman… Tamamen düşmanlık üzerine
kurulu bir anlayış... Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) dünyanın en köklü ve en
eski fikri akımı olarak şahıslara, kurumlara, kuruluşlara değil olgulara;
örneğin haksızlığa, adaletsizliğe, kötülüğe düşman olabilir ve olmalıdır.
Güncel Ulusalcılarla Milliyetçiler arasındaki bir diğer fark da burada
görülmektedir.
Türk
Milliyetçilerinin ötekisi ya da azınlığı gayr-ı Müslim tebaa iken, güncel
Ulusalcılığın ötekisi “Türkoğlu Türk“ olmayan herkesi içine alıyor. Bu anlamda
ulusalcılık toplumun ortak paydası olan İslamı milliyetçilikten daha yoğun
biçimde kenara itiyor. Diğer tarafta Ulusalcılıkla Yusuf Akçura’nın etnik
temelde tanımlamak istediği milliyetçilik de fazla uyuşmuyor. Zira Akçura’nın etnik
milliyetçiliği bütün Türk Dünyasını içine alan ve Türk Dünyasına ilgiyi talep
eden, dinamik bir milliyetçilik yorumudur. Günümüzdeki Ulusalcılık akımının ise
sınırları (fazlasıyla Misak-ı Milli sınırlarını) kutsayan, içine kapanmacı,
düşmanı içeride arayan ve toplumsal ahenk açısından tehlikeli bir Milliyetçilik
olarak ortaya çıkıyor.
Milliyetçiler
ve Ulusalcı geçinenler arasındaki farklılıklar açısından doğru tespitler içeren
bir yazı:
“Şöyle ki; Milliyetçi dindardır; en azından
dine saygılıdır. Ulusalcı, dini irtica olarak görür. Milliyetçi, laik devlete
inanır, ancak Müslüman’dır. Ulusalcı laikçidir; laikçilik adına manevi değerleri inkar eder. Milliyetçi demokrattır. Ulusalcı, darbeci ve dikta
yanlısıdır. Milliyetçi halk adamıdır; milletin değerlerine önem verir ve halkla
iç içedir. Ulusalcı, milleti, halkı, milli ve manevi değerleri hor görür.
Milliyetçi sosyal adalete inanır fakat asla solcu ve sosyalist değildir.
Ulusalcı, solcu, tepeden inmeci ve devletçidir. Milliyetçi Atatürkçü’dür;
Atatürk'ün muasır medeniyet görüşü çerçevesinde gelişmeye ve modernleşmeye
açıktır. Ulusalcı 'Kemalist'tir; Atatürk istismarı yaparak statükocu, tutucu ve
dogmatiktir. (Hasan Celal Güzel)”
SONUÇ
OLARAK;
Söylenebilir
ki Ulusalcılık ve Milliyetçilik teorik anlamla bir biri ile örtüşen, aynı
anlamları ihtiva eden, aynı olgulara ait, eş anlamlı iki ayrı sözcüktür. Farklılık
Ulusalcılığı Milliyetçilikten farklı bir gerçeklik gibi göstermeye çalışanlar
ile samimi Milliyetçiler arasında ortaya çıkmaktadır. 12 Eylül öncesinde Türk
Milliyetçiliğine ve Türk Milliyetçilerine duydukları kini ve düşmanlığı açıktan
ifade edenler bugün milliyetçiyim demenin ezikliğini hissetmemek, eski
düşüncelerinin yenilgisini kabullenmemek için yapay bir Ulusalcılık tanımı
ortaya atmaktadırlar. Yukarıda da
belirttiğimiz gibi Ulus – Millet, Ulusalcılık – Milliyetçilik kavramlarını
birbirinden ayırmak mümkün değildir. Türk Devletinin kuruluşu Ulus Devlet,
Milliyetçilik gibi temeller üzerine atılmıştır. 80 yıl önce atılan bu temel
bugün sarsılmak istenmektedir.
Devletlerin
kuruluş felsefeleri, o devleti var etmek için yapılan mücadelenin özetidir. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti Türk Milliyetçiliği felsefesi üzerine kurulmuş, bu temel
üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla temelin sarsılması demek söz konusu inşa
edilenin sarsılması, yıpranması hatta yıkılması anlamına gelmektedir.
Dün İslam
dinini Ilımlı İslam, İslami Terör söylemleriyle sulandırmak, yıpratmak, yıkmak için
uğraş veriliyordu… Başta Arap dünyası olmak üzere İslam Coğrafyasının bu
uğraşlardan sonraki hali ortadadır. Kurulan cemaatler, satın alınan din
adamları ve kandırılan insanlar sürdürülen mücadele ne yazık ki günümüzde
meyvelerini vermiştir. Vehhabilik gibi temelsiz, İslam’dan uzak bir İslam
anlayışıyla Arap dünyası kukla idarelerin elinde kaldı.
Bugün de Türk
Devletinin ve Türk Milletinin geçmişten bugüne varlığını sürdüren düşünce
sistemi olan Türk Milliyetçiliği, ırkçılık, faşizm söylemleriyle toplum gözünde
karartılmakta ve öcü gibi gösterilmekte, söz de Ulusalcılık ve Ulusalcılar
aracılığı ile sulandırılmaktad ve yıpratılmaktadır. Batının orta çağdaki savaş
taktiği sonraki yüzyıllarda değişmiş ve günümüze kadar sinsilik üzerine kurulu
bir anlayış hakim olmuştur. İç dinamiklerin harekete geçirilmesi ve
kullanılması yoluyla devletlere müdahale edilmektedir.
Yaşadığımız
çağda Türk Dünyasının ve mazlum milletlerin son ümidi olan Türk Milleti ve bu
milletin itici gücü olan Türk Milliyetçileri bu oyunlara karşı dikkatli ve
sağlam bir duruş sergilemeli, Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) kavramının
manasını iyi kavramalı ve hayat çizgisini bu manalar ışığında çizmelidir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder