Bu Blogda Ara

1 Eylül 2009 Salı

ULUSALCILIK MI, MİLLİYETÇİLİK Mİ ? / EYLÜL 2009

Bu çalışma Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Seminer Notlarında Kullanılmak üzere hazırlanmıştır...


ULUSALCILIK NEDİR?

ULUS                  :  “Belli bir coğrafyada yaşayan, ortak dil, kültür ve geçmişi ve gelecekte birlikte yaşama isteği olan insanlardan müteşekkil topluluğa verilen isimdir…”

1.      Halk, millet, kavim…
2.      Oba, aşiret kavim

ULUSALCILIK  : Bireyin; mensup olduğu Millete duyduğu sevginin ifadesi olmakla birlikte, milletin varlığını ve birliğini sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle ortak çalışma bilincine sahip olmasıdır.

            Yukarıda tanımlamadan hareketle şunu söyleyebiliriz ki Ulusalcılık, Milliyetçilik ile eş anlamlıdır, hatta aynı şeydir. Ulusalcılık ve Milliyetçilik, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün devlete temel olarak koyduğu değerin eş anlamlı iki ayrı ifadesidir aslında. Kurtuluş Savaşını kazandıran ruhun, devrimlerin yapılışındaki ana maddenin ve Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyetini bugüne kadar yaşatan ve gelecekte de yaşatacak unsurun, varlık kaynağının adıdır. “İki terim arasında fark var mıdır?” sorusunun yanıtı hem evet hem de hayırdır aslında. Bu konuyu iki açıdan ele almak gerekiyor.

ULUSALCILIK / MİLLİYETÇİLİK

            Birincisi terimlerin başlı başına ihtiva ettikleri anlamlardır. Bu açıdan bakıldığında yukarıdaki Ulusalcılık tanımında da görüldüğü gibi Milliyetçilik ve Ulusalcılık arasında herhangi bir ayrım yapmak mümkün olmamaktadır. Yani bu açıdan Milliyetçilik ve Ulusalcılık aynı şeyi ifade etmektedir. Milliyetçilik (Ulusalcılık), kendi milletini ve kültürünü yaşatmak ve onu yüceltmek için yapılan çabalar ve benimsenen ilkelerdir. Her milletin kendi kendini yönetmesi ve egemenliğin millete ait olmasıdır. Her milletin kendi dilini, yurdunu, tarihini, sanatını ve kültürünü yaşatmasıdır. Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) bu vatanı ve çıkarlarını iç ve dış düşmanlara karşı koruma gücüdür; bu vatan üzerindeki (köken ve dinleri ne olursa olsun, Türk olmakla mutlu olan) insanları sevmektir. Ulu Önderin “Ne Mutlu Türk'üm Diyene” sözü Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) fikrinin anlamını ifade etmektedir.

            Anayasamızın başlangıç bölümündeki tarif Milliyetçiliği (Ulusalcılık) çok güzel özetlemiştir; "... Bütün fertlerini, kaderde kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, milli şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliği..."

            İkincisi ise terimlerin ihtiva ettikleri anlamların ötesinde fiili durum açısından yapılacak değerlendirmedir. Her ne kadar özde ve teorik olarak Milliyetçilik ve Ulusalcılık eş anlamda olsalar da fiili olarak Milliyetçiler ve Ulusalcılar arasında büyük farklılıklar görülmektedir. Aslında Ulusalcılıkla Milliyetçilik arasındaki farkın ötesinde; Ulusalcı geçinenlerle Türk Milliyetçileri arasındaki farklılıktan bahsetmek daha doğru olacaktır. Mukaddesatçı, geçmişine sahip çıkan ve gücünü sevgiden alan Milliyetçilerin karşısında, millete ve onun milli ve manevi değerlerine daha mesafeli, İslam vurgusundan sakınan, bir Selçukluya, Osmanlıya hatta İslam öncesine de sahip çıkmayan Ulusalcı geçinenler vardır... Bu farklılaştırmanın gün geçtikçe yükselen ve halkın gönlünde, fikrinde yerini alan Milliyetçilik fikrini ortadan kaldırmaya en azından zayıflatmaya yönelik oyunun bir parçası olduğunu söylemek çok da hayalcilik olmasa gerek.

            Öncelikli olarak Milliyetçilik (Ulusalcılık) fikrinin tarihi gelişimine bir göz atacak olursak... Avrupa'daki Milliyetçilik (Ulusalcılık) anlayışı yüzyıllarca kilise baskısı altında, milli değerlerinden yoksun yaşayan insanların, orta çağın karanlığını Kiliseye ve dolayısıyla Hristiyan birliğine yüklemesi ve buna karşı harekete geçmesi ile ortaya çıkmıştır. Fransız İhtilali ile ortaya çıkan bu anlayış gücünü diğer milletlere duyulan kin ve düşmanlıktan alan ve kendi dışındaki milletleri sömürgeleştirmeyi amaç edinen bir fikir olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.

Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) ise Türk tarihi kadar eski ve köklü bir geçmişe ve birikime sahip olan ve temelde sevgi ile varlığını sürdüren bir anlayıştır. Bu sevgi içerisinde insan, vatan, millet, devlet gibi değerlere duyulan sadakat ve bağlılığı ve bu değerleri en güzele en iyiye ulaştırma çabasını barındırmaktadır. Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) insanları sömürgeleştirici değil kucaklayıcı bir düşünce sistemidir.  Bizim Milliyetçiliğimizde yaşanılan ülke ile alakalı bir şovenizm yoktur. Türk Dünyası denen bir olgu vardır. Bu yüzden Türk Milliyetçisi(Ulusalcı) olduğunu iddia eden isimlerin içerisinde Kazak, Özbek, Türkmen, Azeri, Başkurt, Tatar, Pomak, Uygur gibi boylardan ve Alevi, Sünni, Caferi gibi mezhepler ve inanç sistemlerinden ayrı ayrı isimler vardır. Şunu da belirtmek gerekir ki bazı kesimlerce farklı bir şeymiş gibi ortaya atılan Atatürk Milliyetçiliği de bu anlayışın yani Türk Milliyetçiliğinin (Ulusalcılık) özüdür.

Aslında akıllarda olan ve olması gereken soru “ Türkiye’de neden Ulusalcılık ve Milliyetçilik birbirinden farklı olgular gibi gösterilmek isteniyor?” Bu soruya verilecek tek bir cevap, yetersiz bir cevap anlamına gelir.



ULUSALCILIK VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ARASINDAKİ
FARKLILAŞMANIN SEBEPLERİ:

1.Bu farklılaştırmanın ilk sebebi şudur ki Türk Milletinin tarihteki tüm başarılarının kazanılmasını sağlayan güç Milliyetçilik (Ulusalcılık) fikridir. Tarihe bir göz attığımızda Çin karşısındaki Türkler ile İstanbul'u fetheden, Çanakkale’yi geçilmez kılan Türkler arasındaki ortak nokta Türk Milliyetçiliğidir. Kürşad’ı, Ulubatlı Hasan’ı, Fatih’i, Nene Hatun'u, Seyit Onbaşı’yı var eden, Milletlerine ve onun değerlerine duydukları sevgidir, sadakattir. İşte bu sebepledir ki Türk Milliyetçiliği Türk’ün yükseliş reçetesidir. Milliyetçiliğin geniş kitlelere yayılmasına engel olamayan Türk düşmanları ve içerideki işbirlikçiler en azından etkisini azaltmak istemektedirler. Dikkat edilirse Türk Milliyetçilerine kafatasçı, Faşist diyen Başbakan dahi artık biz de Milliyetçiyiz demek zorunluluğu hissetmiştir. Çünkü bu yükselişi durdurmak mümkün görülmemektedir. Ulusalcılık ilk olarak bu değirmene su taşımaktadır. Bu yolla Milliyetçilik zayıflatılmakta, ayrıştırılmaktadır.

2.İkinci olarak, geçmişte Türk Milliyetçilerine dış kaynaklı fikirlerin (örneğin komünizm) etkisi altında düşmanlık etmiş ve bugün bu yanlışlarının farkında olmakla birlikte bunu dillendiremeyen birçok isim Milliyetçilik yerine Ulusalcılık kavramını kendilerine yakıştırmakta böylece 12 Eylül öncesindeki düşmanları ile aynı tarafta olmadıklarını vurgulamak istemektedirler. Çünkü Türkiye’de Milliyetçilik, Vatan sevgisi, Millet sevgisi denildiğinde akıllardaki ve bilinçaltındaki adres bellidir.

Bu durumu özetleyen bir yazı Radikalden Avni Özgürel’in olay hakkındaki görüşleri:

"Siz de gözlemlemişsinizdir; “ulusalcı” görüşte olduklarını söyleyen insanlar aslında 'ulus' ve 'millet' sözcüklerinin eş anlamlı olduğunun farkındalar. Ancak kendilerini 'ulusalcı' diye tarif edişlerinin zımnında “ama milliyetçi değilim” ifadesi de var. Bu ruh halinin sebebi çok belirsiz değil aslında. Açıkçası “MHP'li değilim” demek istiyor “ulusalcıyım” diyenler. Çoğu CHP'li ve sol geçmişe sahip. “Milliyetçiyiz” deseler kendilerini geçmişlerine ihanet etmiş ve “düşman” kampa geçmiş gibi hissedecekler! MHP sadece ideolojik açıdan değil duygusal bakımdan da karşı cepheyi temsil ediyor onların gözünde. Geçmişte bütün olumsuzlukları üzerine yükledikleri bir parti…

Ama mahiyeti bu olsa ve kendisini ne kadar 'ondan değiliz' diye tarif etse de bu “dalgacı ulusalcılığın” neticede MHP değirmenine su taşıdığına şüphe yok... Radyoda Doğu Perinçek'i dinleyen bir taksi şoförünün “Abi adam doğru söylüyor, MHP'ye oy vermek lazım…” dediğini yazmıştım…"


Günümüzde kendini Ulusalcı olarak niteleyen kişilere bakıldığında görülecektir ki, bu kişilerin birçoğu bir dönemler Milliyetçiliği ve Milliyetçileri faşist, ırkçı, kafatasçı olmakla suçlamış ve aşağılamışlardır. Eskinin solcuları komünizmin iflası ile ulusalcılığı kendilerini tarif etmede bir araç olarak gördüler. Birkaç örnek vermek gerekirse;

Ulusalcıların önderlerinden Doğu Perinçek... PKK’nın en çok can yaktığı dönemlerde bebek katili, APO iti ile birlikte PKK kamplarını denetlerken ki fotoğrafları ve şimdinin hızlı ulusalcısı…

Bir diğer isim Tuncay Özkan... Düne kadar Cumhuriyet gazetesinde sıradan bir köşe yazarıydı. Bir sabah kalktı ve bir kanal kuracak kadar parası oldu… Önceleri Vatanseverlere hakaretler ederdi. Sonra bir TV kanalında vatansever bir şekilde içerideki dış destekli oluşumlara eleştirilerde bulunmaya, iktidara muhalefet yapmaya başladı, vatansever oluverdi. Sonra kurduğu kanalı çok sert biçimde eleştirdiklerine, hainlik sıfatı yüklediklerine sattı…

Bir başka örnek Nihat Genç… Bu kişide yine eski yazılarında Milliyetçileri geri kafalılıkla suçlardı, şimdilerde kimseye bırakmıyor Ulusalcılığı…

Evet… İşte dünün Milliyetçilik ve tabi ki Ulusalcılık düşmanlarından, bugünün vatansever, aydın, milliyetperver, ulusalcılarına…


3.Üçüncü bir neden olarak Türk Milletinin dini değerlerine karşı duyulan haset de bu farklılaştırmanın nedenleri arasında sayılabilir. Geçmişte Marksist, Leninist düşünce için mücadele vermiş ve halen modası geçmiş bu düşünceleri kafasından atamayan, yüce dinimiz İslamın yüzyıllar öncesinden geleceğe ışık tuttuğunu anlayamayan, anlamak da istemeyen kişiler de Milliyetçilik ve ona mensubiyetin Millet değerleri ile birlikteliği gerektirdiği bilinciyle yeni bir terim yaratma uğraşına girişmişlerdir. İşte bu uğraşla Milletten kopuk, Milletle bütünleşmeyen bir anlayış olarak günümüzdeki fiili Ulusalcılık karşımıza çıkmıştır.

4.Diğer taraftan dünya görüşlerini dönemin şartlarına ve modaya göre değiştiren ve bu yönüyle kendisini aydın, entelektüel olarak nitelendiren, küresel beyinli şahıslar da Milliyetçiliği günümüze ve çağa uygun olmayan ve modası geçmiş bir anlayış olarak görmekte, bunun karşısında kendi Milliyetçilik anlayışını yaratarak buna Ulusalcılık ismini vermektedir.

5.Ulusalcılığın, Milliyetçilikten farklı, Milliyetçiliğe alternatif bir hareketmiş gibi ortaya açılışındaki diğer bir neden olarak Türk Dünyası olgusunu ortadan kaldırma çalışmalarını göstermek de mümkündür. Tarih boyunca süregelen Türklere birlik sevdasının varlığı günümüzde de devam etmektedir. Bu birlik gerçekleştiği gün Türk’ün sonraki hedefi olan “Dünyaya Nizam” getirme ülküsünün gerçekleşmesine engel olmak imkansız hale gelecektir. İşte bu bilinçle Türk Dünyasından kopuk, Türk Dünyasını düşünmeyen, önemsemeyen hatta dışlayan ve sadece Türkiye’ye ile sınırlı bir Milliyetçilik anlayışı var edilmeye çalışılmaktadır. Ulusalcılık diğer taraftan bu uğraşında aracıdır.


GÜNÜMÜZDEKİ ULUSALCILIK ANLAYIŞI VE
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ (ULUSALCILIK)

Sonuç olarak günümüzdeki Ulusalcıların anlayışını; tarihi kökleri ve manevi temelleri olmayan, mağrur ve diğer milletlere düşmanlık besleyen, yapay, suni, Türk Milleti değil Türkiye Türklerini temel alan kısacası Avrupa tarzı bir Milliyetçilik anlayışı olarak tanımlamak mümkündür. Biz bu anlayışa “Günümüzün Fiili Ulusalcılığı” diyelim. Ortaya çıkan bu Ulusalcılık akımı Türk milliyetçiliğinin yeni bir yorumu değil, olsa olsa milliyetçilik çizgisinden bir sapma, bir kaçış olarak nitelenebilir. Sözlüklerde eş anlamlı olarak karşımıza çıkan, aynı anlam ve değeri taşıyan Milliyetçilik ve Ulusalcılık bilinçli bir çalışma ile dış güçler ve onların içerideki işbirlikçileri tarafından ayrıştırılmaya çalışmaktadır.

Günümüzde görmekte olduğumuz fiili Ulusalcılık Türk Devletini ve Türk Milletini mağlup etmenin savaşlarla mümkün olmadığını gören yabancıların ve onların iş birlikçilerinin Türkleri öz değerlerinden uzaklaştırma, Milliyetçilikle senelerce mücadele edenlerin ve şimdi pişman olarak yanlışlarının farkına varanların vicdan rahatlatma, Milliyetçi olmayı beceremeyeceğini anlayanların kendi Milliyetçiliklerini yaratma uğraşlarında, kullandıkları yol ve yöntemlerin adıdır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Türk Milliyetçiliğinin(Ulusalcılık) temeli sevgidir. Türk Milliyetçileri kendisine düşman olanlar dışında kimseye düşmanlık etmemişler, tüm toplumlara karşı adalet, hoşgörü ve insana saygının örneklerini göstermişlerdir. Bizde ortak kültüre sahip insanlar bir millettir ve bu milletin her bireyinin refah ve huzurunun sağlanması gereklidir. Köken önem arz etmekle birlikte, esas ırk değil, kültürdür.


Türk Milliyetçiliğinin (Ulusalcılık) örneklerine bakalım… Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Mümtaz Turhan, İsmail Gaspıralı, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Emin Yurdakul, Mustafa Kemal Atatürk, Arif Nihat Asya, Dündar Taşer, Ebulfeyz Elçibey, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Bahtiyar Vahapzade, Cengiz Aytmatov, Muhammet Çöhreganlı, Muhammet Salih, Rauf Denktaş, Dr. Fazıl Küçük, İsa Gamber, Mustafa Cemil Kırımoğlu, Navruz Hasanov, İsa Yusuf Alptekin, Abay Kunanbayev, Magcan Cumabyulı, Namık Kemal, Oran Şaik Gökyay, Osman Batur, Zeki Velidi Togan, Kazım Mirşan, Mehmet Emin Resulzade, Sadık Ahmet, Alparslan Türkeş… Hepsi birbirinden değerli isimler… Çoğu bilim adamı ve edip hatta aralarında çeşitli dönemlerde ülkeyi yönetmiş kişiler de var... Fakat hiç birisi şunu öldür, bunu kes gibi emirler vermemiş, Ülkedeki diğer etnik unsurlara karşı topyekun savaş ilan etmemiştir. Ülkemizin kurucusu ve büyük Türk Milliyetçisi(Ulusalcı) Mustafa Kemal Atatürk; “Biz kimsenin düşmanı değiliz, sadece insanlık düşmanlarının, düşmanıyız.” derken aslında Türk Milliyetçisi (Ulusalcı) olmanın gereğini ifade etmiştir.

Bir de Ulusalcı olarak nitelenenlerin düşünce sistemlerine bakacak olursak bu şahıslar; ABD’ye düşman, AB’ye düşman, Arap’a düşman, yabacıya düşman… Tamamen düşmanlık üzerine kurulu bir anlayış... Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) dünyanın en köklü ve en eski fikri akımı olarak şahıslara, kurumlara, kuruluşlara değil olgulara; örneğin haksızlığa, adaletsizliğe, kötülüğe düşman olabilir ve olmalıdır. Güncel Ulusalcılarla Milliyetçiler arasındaki bir diğer fark da burada görülmektedir.

Türk Milliyetçilerinin ötekisi ya da azınlığı gayr-ı Müslim tebaa iken, güncel Ulusalcılığın ötekisi “Türkoğlu Türk“ olmayan herkesi içine alıyor. Bu anlamda ulusalcılık toplumun ortak paydası olan İslamı milliyetçilikten daha yoğun biçimde kenara itiyor. Diğer tarafta Ulusalcılıkla Yusuf Akçura’nın etnik temelde tanımlamak istediği milliyetçilik de fazla uyuşmuyor. Zira Akçura’nın etnik milliyetçiliği bütün Türk Dünyasını içine alan ve Türk Dünyasına ilgiyi talep eden, dinamik bir milliyetçilik yorumudur. Günümüzdeki Ulusalcılık akımının ise sınırları (fazlasıyla Misak-ı Milli sınırlarını) kutsayan, içine kapanmacı, düşmanı içeride arayan ve toplumsal ahenk açısından tehlikeli bir Milliyetçilik olarak ortaya çıkıyor.

Milliyetçiler ve Ulusalcı geçinenler arasındaki farklılıklar açısından doğru tespitler içeren bir yazı:
“Şöyle ki; Milliyetçi dindardır; en azından dine saygılıdır. Ulusalcı, dini irtica olarak görür. Milliyetçi, laik devlete inanır, ancak Müslüman’dır. Ulusalcı laikçidir; laikçilik adına manevi değerleri inkar eder. Milliyetçi demokrattır. Ulusalcı, darbeci ve dikta yanlısıdır. Milliyetçi halk adamıdır; milletin değerlerine önem verir ve halkla iç içedir. Ulusalcı, milleti, halkı, milli ve manevi değerleri hor görür. Milliyetçi sosyal adalete inanır fakat asla solcu ve sosyalist değildir. Ulusalcı, solcu, tepeden inmeci ve devletçidir. Milliyetçi Atatürkçü’dür; Atatürk'ün muasır medeniyet görüşü çerçevesinde gelişmeye ve modernleşmeye açıktır. Ulusalcı 'Kemalist'tir; Atatürk istismarı yaparak statükocu, tutucu ve dogmatiktir. (Hasan Celal Güzel)”

SONUÇ OLARAK;
Söylenebilir ki Ulusalcılık ve Milliyetçilik teorik anlamla bir biri ile örtüşen, aynı anlamları ihtiva eden, aynı olgulara ait, eş anlamlı iki ayrı sözcüktür. Farklılık Ulusalcılığı Milliyetçilikten farklı bir gerçeklik gibi göstermeye çalışanlar ile samimi Milliyetçiler arasında ortaya çıkmaktadır. 12 Eylül öncesinde Türk Milliyetçiliğine ve Türk Milliyetçilerine duydukları kini ve düşmanlığı açıktan ifade edenler bugün milliyetçiyim demenin ezikliğini hissetmemek, eski düşüncelerinin yenilgisini kabullenmemek için yapay bir Ulusalcılık tanımı ortaya atmaktadırlar.  Yukarıda da belirttiğimiz gibi Ulus – Millet, Ulusalcılık – Milliyetçilik kavramlarını birbirinden ayırmak mümkün değildir. Türk Devletinin kuruluşu Ulus Devlet, Milliyetçilik gibi temeller üzerine atılmıştır. 80 yıl önce atılan bu temel bugün sarsılmak istenmektedir.

Devletlerin kuruluş felsefeleri, o devleti var etmek için yapılan mücadelenin özetidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk Milliyetçiliği felsefesi üzerine kurulmuş, bu temel üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla temelin sarsılması demek söz konusu inşa edilenin sarsılması, yıpranması hatta yıkılması anlamına gelmektedir.

Dün İslam dinini Ilımlı İslam, İslami Terör söylemleriyle sulandırmak, yıpratmak, yıkmak için uğraş veriliyordu… Başta Arap dünyası olmak üzere İslam Coğrafyasının bu uğraşlardan sonraki hali ortadadır. Kurulan cemaatler, satın alınan din adamları ve kandırılan insanlar sürdürülen mücadele ne yazık ki günümüzde meyvelerini vermiştir. Vehhabilik gibi temelsiz, İslam’dan uzak bir İslam anlayışıyla Arap dünyası kukla idarelerin elinde kaldı.

Bugün de Türk Devletinin ve Türk Milletinin geçmişten bugüne varlığını sürdüren düşünce sistemi olan Türk Milliyetçiliği, ırkçılık, faşizm söylemleriyle toplum gözünde karartılmakta ve öcü gibi gösterilmekte, söz de Ulusalcılık ve Ulusalcılar aracılığı ile sulandırılmaktad ve yıpratılmaktadır. Batının orta çağdaki savaş taktiği sonraki yüzyıllarda değişmiş ve günümüze kadar sinsilik üzerine kurulu bir anlayış hakim olmuştur. İç dinamiklerin harekete geçirilmesi ve kullanılması yoluyla devletlere müdahale edilmektedir.



Yaşadığımız çağda Türk Dünyasının ve mazlum milletlerin son ümidi olan Türk Milleti ve bu milletin itici gücü olan Türk Milliyetçileri bu oyunlara karşı dikkatli ve sağlam bir duruş sergilemeli, Türk Milliyetçiliği (Ulusalcılık) kavramının manasını iyi kavramalı ve hayat çizgisini bu manalar ışığında çizmelidir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder