Bu çalışma Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Dergisinin Temmuz 2010 sayısında yayımlanmıştır...
AMAÇSIZ ORTAYA ÇIKMIŞ, AMAÇLI BİR FİKİR; POSTMODERNİZM
Bizler, yani Türkler tarihin birçok döneminde dünyaya yön vermiş, tarihin seyrini değiştirmişiz. Ancak ne hazindir ki son bir kaç yüzyıldır, yaşam tarzımızdan başlayarak kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal yapımız emperyalizm kuşatmasıyla karşı karşıya kalmış. Dönemsel olarak kuşatmanın delindiği, geçici zaferlerin kazanıldığı olmuş fakat kimi zaman zafer sarhoşluğuyla kendimizden geçmişiz kimi zaman, miskinleşmiş yerimizde saymışız, sonuç olarak geriye baktığımızda kuşatmayı tam olarak kırabilmiş, saldırıları kesin olarak bertaraf edebilmiş değiliz.
Düne kadar yedi düvel topla tüfekle saldırıyordu; Türk Milleti irkildi, üzerindeki ölü toprağını attı ve emperyalizmin bu kuşatmasını kırarak tarihin seyrini bir kez daha değiştirdi. Tıpkı geçmişte birçok defa yaptığı gibi… Bugünkü saldırı ise topla tüfekle değil...
Dünyanın gelişmesiyle Emperyalizm de kendisine yeni silahlar, yeni savaş araçları edindi. Dünyanın idaresini, eline almak niyetinde olanlar artık; televizyon, gazete, radyo, internetle; sivil toplum kuruluşları, siyasi partilerle; üniversiteler ve bilim adamlarıyla ve benzeri araçlarla saldırmaya başladılar. Tabi ki bu araçlarla birlikte ellerindeki diğer silahları bırakmış değiller. Her ülkede emperyalizm uzantısı, küresel güç hizmetkârlarını görmek mümkün…
Son bir kaç yüzyıldır, kendi kaderini belirlemeye, kendi geleceğini var etmeye muktedir olamayan Türk Milleti ve onunla beraber birçok Millet bugün yeni bir tehlike ile karşı karşıya.
Tehlikenin Adı; Postmodernizm;
Avrupa’da yaşanan Rönesans ve Reform hareketleri sonrasında 18. yüzyılda, aydınlanma çağı başlar. Bu dönem Avrupa toplumlarınca ortaya konulan geçmişe yönelik eleştirilerin ve mücadelenin sonucu olarak ortaya çıkar. Kraliyet ve Kilise baskısı altında yüzlerce yıl sömürülen Avrupa yeni bir arayış içerisindedir. Daha doğruyu, daha güzeli bulabilmek için başlayan bu arayış hümanizm, özgürlük, evrensellik ve rasyonelliği ve neticesinde de modernizmi ortaya çıkarır. İnsanların bağlı oldukları inançların yerini bilgi, dinin yerini bilim alır. Aydınlanma çağının ve bu dönemin var ettiği modernizmin en önemli unsurları, bilim ve akıl olarak kabul edilir. Başlangıçta yaşanan keşifler ve sosyal, ekonomik gelişmeler iyimser bir ortam oluşturur. Ancak bu gelişmelerle birlikte ve sonrasında kapitalizm de günden güne güç kazanır. Az gelişmiş ülkelerde üst düzeyde devam eden sömürgecilik insanları giderek açlığa ve yokluğa iterken, zengin ve fakir arasındaki uçurum günden güne artar. Devam eden dönemde, kapitalizm vahşileşir, daha fazla zengin olma arzusu insani değerleri ortadan kaldırmaya başlar, bununla birlikte sömürgeci devletler, arasında da paylaşım kavgaları başlar. 1. Dünya savaşıyla azalan umutlar, 2. Dünya Savaşı ile birlikte yıkılır. Modernizm artık inandırıcılığını ve çekiciliğini yitirmiştir.
Yaşanan gelişmeler sonrasında iyimser ortam kaybolur ve iyimserliğin yerini eleştiri alır. Modernizme karşı sanattan bilime birçok alanda eleştiriler yöneltilir. Nihayetinde bu eleştiriler Modernizmden farklı fakat modernizmin içinden çıkan bir anlayış ortaya çıkarır; Postmodernizm.
Postmodernizm;
2. Dünya Savaşı sonrasında modernizme yapılan eleştiriler beraberinde bir tepki olarak Postmodernizm anlayışını ortaya çıkardı. 70li ve 80li yıllarda ise Postmodernizm iyiden iyiye değişik alanlarda boy göstermeye başladı.
Modernist arayışın canlılığını kaybetmesinden sonra XX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan çeşitli üslup ve yönelişlerin adı olarak ifade edebileceğimiz Postmodernizm genel olarak kurulu düzene ve kurallara başkaldırı olarak ifade edilebilir. Postmodernizm tek ve mutlak doğruluğu, genel geçerliği eleştirip inkâr ederken birden fazla doğrunun olduğunu iddiasındadır. Yapay ve yüzeysel olanı doğal olana tercih eden, bilimsel ve felsefi kuralları ve kuramları önemsemeyen, estetik anlayıştan uzak bir anlayış olarak ifade edilebilir.
Her ne kadar Portmodernizmin ortaya çıkış şekli ve kelime anlamı, bizlere Modernizmin yıktıklarını, tamir etmek, Modernizmin çözemediği sorunları çözebilmek, gibi düşündürse de aslında Postmodern düşüncenin böyle bir amacı yoktur. Sadece ve sadece modernizmin temel unsurlarını (akıl, bilim, özgürlük vb gibi.) eleştiren bir yaklaşım olduğundan eleştirdiğinin yerine alternatif sunacak bir yapısı bulunmamaktadır. Kısacası Postmodernizm yeni bir ideoloji, fikir veya yaklaşım üretmeyi değil var olan Modernizm düşünce sistemini eleştirmeyi amaçlar.
Postmodernizm evrensel düşünceye, siyasal, dini veya toplumsal ve benzeri her türlü birleştirici, bütünleştirici dünya görüşlerine karşı çıkar. Modernizmdeki milli kimlik, merkeziliği temel alan düşünce yapısı karşısında, Postmodernizm ulus anlayışına karşı çıkar.
Postmodernizm merkezi otoritenin ortadan kaldırılmasını isterken, anarşinin egemen olduğu bir düzenin gerekliliğini savunur. Yerellik ve farklılıkları ön plana çıkarır ve bu anlayış içerisinde bir tutum sergiler. Siyasi anlamda da ulusal ve genel bir siyaset yerine yerel ve etnik bir siyaset anlayışı savunur.
Postmodernizm ve Milli Devlet Yapısı
Günümüzde çoğunlukla Fransız İhtilalı ile ortaya çıktığı ifade edilmiş olsa da aslında Türk toplumunun binlerce yıl öncesindeki devlet yapısının adıdır, Milli Devlet. Ortak bir dil, ortak bir kültür, ortak bir tarih şuuru, birlikte bir yarın arzusu ile bir araya gelen insanlardan müteşekkil bir yapıdır, Milli Devlet.
Avrupa toplumları açısından Fransız Devrimi ile ortaya çıkan bu devlet yapısının gelişimi feodalitenin zayıflayıp burjuvazi sınıfının güçlenmesi ve bu sınıfın siyasi etkinliklerini arttırmak için kitlelerin desteğini almayı amaçlamaları ile başlamıştır. Sonrasında tüm dünyada Ulus Devlet anlayışının yaygınlaşması ve imparatorlukların çöküşü durumu ortaya çıkmıştır. Milletimiz de bu gelişmeler ile birlikte Milli Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur.
Milli Devlet yapısı bakımından yukarıda ifade etmeye çalıştığımız Postmodernizm akımı tam anlamıyla bir düşmandır.
· Milli devlet yapısının ortaya koyduğu birleştiricilik ve bütünleştiricilik, Postmodern düşünce ile yok olacaktır,
· Milli devlet birleştirici ve ortak unsurları ön plana çıkarırken; Postmodern düşünce, farklılıklarla ayrışmayı körüklemektedir,
· Milli devlet toplumda, biz duygusunu yaygınlaştırırken; Postmodernizm, insanlığı bencilliğe itmektedir.
· Milli devlet düzeni, toplumsal kuralları ve hukuku savunurken, Postmodernizm Anarşinin egemenliğini, hukuksuzluk ve kuralsızlığı talep eder.
· Milli devlet dini, ahlaki, kültürel kural ve değerleri önemserken, Postmodernizm bu değer ve kuralları reddeder,
Maddeleri arttırmak mümkün elbette… Kısaca ifade etmek gerekirse Postmodernizm terimi ile ifade edilen söz konusu düşünce sistemi, Ulus Devlet yapısını baltalamaya yönelik bir girişimdir.
Postmodernizm gerçekte neyi amaçlar?
Küresel güçlerin dünya üzerindeki paylaşım kavgası, yüzyıllardan beri var olan ve artık herkesçe malum bir gerçekliktir. Çağlara göre bu mücadele farklı yöntemler, farklı silahlarla devam etmiş ve bugün de etmektedir.
Bugün açıkça söyleyebiliriz ki uzunca bir süre dünya dengeleri üzerinde birincil derecede etkili olan Avrupa bu etkinliğini ve gücünü günden güne kaybetmektedir. Bunun karşısında Amerika emperyalizm kulvarında, Avrupa’nın önüne geçmiş durumdadır. Postmodernizm olarak ortaya atılan ve on yıllardan beri tartışılan ve de her gün biraz daha güçlenerek hayatımıza giren düşünce sistemi bu dengeler değişiminin sonucundan başka bir şey değildir. Emperyalizmin günümüzdeki en önemli kalesi ABD sadece Doğu Medeniyetlerinin değil, Avrupa’nın üzerinde de egemen olma çabası göstermekte bu nedenle genel olarak Ulus Devlet yapısına sahip olan Dünya Devletleri’ne bu şekilde bir saldırı yöneltmektedir. Bu yöntemle Milli Devletler iç sorunlar ve toplumsal kargaşa ile uğraşırken küresel emperyalizm daha rahat çalışma alanı bulacaktır.
Bu saldırıyı uzaklara gitmeden örnekleyecek olursak, Ülkemiz ve Milletimizin içerisinde bulunduğu duruma göz atmamız yeterli olacaktır. Nasıl mı?
· İnternet, gazete, televizyona bakın, TV programlarına bakın; düzene, sisteme, ahlaka, var olan neyimiz varsa ona karşı bir başkaldırı görüyoruz.
· Sözde tarihçimiz tarihimizle, sözde alimimiz dinimizle kavgalı.
· Siyasetçi; kanuna, hukuka, millete baş kaldırıyor.
· Sanatçı öz kültürüne söverse, başarı kazanıyor.
· Yarışmalarda en çok bağıran, en çok kavga eden beğeniliyor.
· Komutanın emrine, ana - babanın isteğine isyanlardayız.
Birkaç örnek sadece... İsyankar ve kavgacı bir millet olduk.
Biz anamıza, babamıza; hocamıza, atamıza; dinimize, töremize itaatkardık.
Hoş görülüydük, sıcakkanlıydık; dilden değil gönülden konuşurduk. Zalime Yavuz, mazluma Yunus’tuk.
Her şeyi bir kenara bırakalım bir Yaradan kalmıştı isyan etmediğimiz ona da isyan eder olduk.
Aslında gözlerimizi bir nebze de olsa açıp, gördüğümüzün ötesini seçebilsek oynanan oyun ve bizim o oyundan ne kadar zarar gördüğümüz ortada...
Portmodernizmin genel hatlarıyla Milli Devlet yapısına ve toplum dokusuna verdiği zararları ifade etmeye çalıştık. Şüphesiz ki söz konusu zararlar bu kadarla kalmıyor. Sonuç olarak diyelim ki;
“Gözünün gördüğünü, aklının ve gönlünün süzgecinden geçirerek amel edenlerden olmak dua ve temennisi ile…”
Ne Mutlu Türküm Diyene !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder