Aksiyon Dergisinin 790. sayısında yer alan Melik Duvaklı'ya ait "Derin Kürtler" başlıklı yazıya karşılık olarak kaleme alınan bu yazı 31.01.2010 tarihinde "http://www.ulkuocaklari.org.tr/" sitesinde yayınlanmıştır...
O GARİP YAZIYI YAZANA VE YAZDIRANA CEVABEN...
Binlerce yıllık Türk Milleti’nin ve seksen yedi yıllık
Türkiye Cumhuriyeti’nin çok büyük sıkıntılar ve zorluklarla karşı karşıya
kalmasına neden olan bir anlayış bugün iktidar koltuğunu işgal etmekte... Dün;
din, iman, vicdan istismarı ve okyanus ötesinin desteğiyle iktidar olanlar ve
tabi ki menfaatleri uğrunda bu iktidara maşalık yapanlar, ellerindeki gücü ve
altlarındaki yumuşak ve sıcak koltukları kaybetme korkusuyla günden güne
gerilmekte ve saldırganlaşmakta; ahlaksız, mesnetsiz ve yalan iddialarla
toplumun farklı kesimlerine saldırmaktalar.
Haftalık yayımlanan Aksiyon Dergisi’nin “25 - 31 Ocak 2010 tarihli 790. Sayısı”nda ilginç, şaşırtıcı, bir o
kadar da komik ve talihsiz bir örneği var bu durumun. İşin aslını anlayabilmek
için öncelikli olarak aksiyon dergisini kısaca tanımak lazım. 1994 yılında
yayın hayatına başlayan derginin başlangıçtaki kadrosundaki isimlerin çoğunluğu
Akp’nin yayın organı gibi faaliyet gösteren Zaman Gazetesinin yazarları. Bunun
yanında mevcut Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu ve iktidarla haşır neşir
olan gazeteci Fehmi Koru da listenin ilk sıralarında. Derginin bu günkü Genel
yayın Yönetmeni de Zaman Gazetesi'nin
yorumcu yazarlarından Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Bülent KORUCU. Hal böyle olunca Zaman Gazetesinin gölgesi,
gizli emelli oluşumların medyatik uzantısı, niteliğindeki derginin hangi
amaçlara ve ne şekilde hizmet ettiğini anlamak çok da güç olmuyor.
Dergide yer alan ve Melik DUVAKLI imzası taşıyan
söz konusu yazının başlığı “Derin
Kürtler”. Rivayet o ki bu Derin Kürtlerin çoğu
‘ülkücü’ paydasında buluşuyormuş ve deriiinnn
bağlantıları varmış. Derinlik(!) ve Ülkücülük(!) noktasında birleşenler
listesindeki isimlere bakıyoruz. Hani; “...
bilmez, uydurur.” derler ya, o misal işte; Mehmet Ali AĞCA, Mehmet ŞENER, Ali YASAK,
Mahmut YILDIRIM, Sedat Edip BUCAK, Nurullah Tevfik AĞANSOY, Ali KAYA, Alparslan
ARSLAN, Kadri ÇELİK, APO İTİ...
En
başta Mehmet Ali Ağca ve Mehmet Şener isimli derin Kürtler (!) var. Derin
ilişkilere dalıp oradan çıkamayan ve çıkınca da Mesihliğini ilan eden sözde
ülkücü gerçekte türkücü Ağca ile ilgili bakalım Ülkücü Hareketin kurucusu
merhum Başbuğ ülkücülere ne söylemiş; ‘Bu adamın, bizimle ilgisi
yoktur. Ama tetiği çekmek için, bu bir yerden emir almıştır. Bu adam bizden
değildir (ülkücü değildir) buna dikkat edin!’ Bunun yanında 3 Şubat 1979
günü yayınlanan Hergün Gazetesinin birinci sayfasında
Alparslan Türkeş’in şu demeci yer alıyor;
‘İpekçi'ye kurşun sıkanlara
lanet olsun.’ Diğer derin Kürt;
ünlü, meşhur, koyu ülkücü (!) Mehmet Şener... Yurt
dışında yakalanınca Kürt kökenli olduğu gerekçesiyle iade edilmesine itiraz
eden bir Türk Milliyetçisi(!) bir Ülkücü(!) Bu şahısların ülkücü olduğunu
baktığı üç beş sitedeki taraflı ve temelsiz bilgilerle iddia eden araştırma
özürlü yazar, Ülkücülüğün ne anlama geldiğini biliyor mu acaba?
Bir
dönem Ülkücü Hareket’in içinde yer almış, sonraki yıllarda yollarını ayırarak
farklı yollara sapmış olan Ali YASAK ve Nurullah Tevfik AĞANSOY isimleri
de diğer Derin Kürtler (!) Sadece iddialarla süslediği ve hiçbir kesinliğin
göze çarpmadığı yazısında Melik DUVAKLI
herhangi bir kanıt göstermeden başıboş zırvalarla kafa karıştırmaya devam
ediyor.
Yıllardan beri varlığı ile yokluğu tartışılan Yeşil kod
adlı Mahmut Yıldırım da Derin Kürtler arasında sayılıyor. Varlığı bile bir
muamma iken Ülkücü olduğunu nasıl oluyor da bu kadar rahatlık ve pişkinlikle
iddia edebiliyorlar doğrusu akıl almıyor.
Sedat Edip BUCAK da Derin Kürtler (!) listesinde yerini
almış bir diğer şahsiyet. PKK eylemleri karşısında devlet yanlısı bir tavır
takınan Bucak Aşiretinin bir mensubu, reisi. Onun da Ülkücü olduğu iddia
ediliyor. Ülkücü Hareketin temsil noktasındaki yegâne partisinin Milliyetçi
Hareket Partisi yegâne Liderinin Alparslan Türkeş olduğu bir dönemde onu Doğru
Yol Partisi içerisinde Tansu Çiller ile birlikte görüyoruz.
Devam ediyor yazısına ve tabi ki temelsiz sallamalara
DUVAKLI... Adı birçok olaya karışan Nurullah Tevfik AĞANSOY, Danıştay
saldırganı Av. Alparslan ARSLAN, Şemdinli olayı sanıklarından Astsubay Ali
KAYA, Dağlıca ve Aktütün saldırılarında
ismi gündeme gelen PKK’lı Kadri Çelik ve bunlar da yetmezmiş gibi bebek katili
APO... Yazısının başında Derin Kürt(!) ve Ülkücü(!)
paydasında topladığı şahıslar işte bunlar...
Yahu hiç mi insafınız vicdanınız yok sizin. Gerçi onlar
yok, onu az çok görüyoruz, anladık da aklınız, fikriniz de mi yok sizin?
İftiranın, yalan dolanın, sahtekârlığın bu kadarı görülmemiştir doğrusu.
İnternette sayfa
sayfa gezinip taraf olan yazarların,
maksatlı ama kaynaksız iddialarını toplamaya harcadığınız zamanı şu lekelemeye
çalıştığınız Ülkücülüğü öğrenmeye ayırsanız, yazdıklarınızdan,
söylediklerinizden utanç duyardınız. Gerçi utanmak da öyle herkesin
nasiplendiği bir meziyet değil.
Ey iftira sahibi gafiller!
Kirletmeyin Ülkücülük kelimesini ağızlarınıza dolayarak... Dünün kahpe
eylüllerinde bizler mücadele verirken Millet, Vatan, Din uğrunda; bir köşede
oturmuş, gizlenmiş, dizlerinizin titremesini durdurmaya çalışıyordunuz. Sonra
pişkince ortaya atılıp bir anda Milletin mukaddesatını savunur oldunuz. Ülkücü
Hareketin, Ülkücülerin şanlı tarihini karalamayla uğraşacağınıza riyakâr
geçmişinizle yüzleşin.
Ben Ülkücüyüm demek, değildir Ülkücülük...
Türk Milletinin bekasını sağlamak ve Allah rızasını kazanmak dışında bir
amacı olmayanların, karşılaştıkları menfaat tekliflerine ve nefsi arzularına
boyun eğmeyenlerin, Türk Milleti’nin her bir mensubunu, her bir parçasını şüphesiz,
karşılıksız sevenlerin, sevebilenlerin davasıdır Ülkücülük...
Millet sevdasına, Allah aşkına; paradan, puldan, anadan, yardan ve
gerektiğinde seve seve candan geçmek, geçebilmektir Ülkücülük...
Lider, Doktrin,
Teşkilat disiplinine bağlı kalmak, başına buyruk hareket etmemektir Ülkücülük...
Lider sözüne, Ata
öğüdüne, Türk töresine, İslam dinine sımsıkı sarılmaktır Ülkücülük...
Zulüm etmemek,
zulme boyun eğmeden, zalime Yavuz mazluma Yunus olmaktır Ülkücülük...
Dik olmak, net
olmak, kıvırmamaktır, gizli emellerle değil aleni fikirlerle yürümektir
Ülkücülük...
Kısacası iyiliği
emredip, kötülükten men etme çabasıdır Ülkücülük...
Ülkücü olmak iki
dudak arasından çıkan Ülkücüyüm sözüyle değil, fedakârlıkla, sabırla, uğraşla
mümkündür. Benzetme de kusur aranmaz derler; “Nasıl ki ibadetsiz imanla Mümin
olamıyorsak, fedakârlık ve sabır göstermeden de Ülkücü olamayız.”
İktidarının
ebedi olacağı düşüncesiyle sağa sola saldıran Nemrutlar ve onların yalakaları,
unutmayın; “it ürür, kervan yürür!” Siz oynayın oyununuzu, biz yılmadan,
yıkılmadan yürüyoruz...
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!